Para biriktirmek, geleceğimizi güvence altına almak için atılan ilk adım gibi görünse de, çoğumuz için asıl kafa karıştıran kısım “nereye yatırım yapmalı?” sorusu oluyor.
Özellikle son dönemde yaşadığımız enflasyonist ortamda, paramızın değerini korumak ve hatta artırmak hepimizin önceliği haline geldi. Benim de bu yolda ilk başta ne kadar bocaladığımı, yerel piyasaların iniş çıkışlarında zaman zaman endişelendiğimi çok iyi hatırlıyorum.
Ancak global piyasalara açılmanın, özellikle de düşük maliyetli endeks fonları aracılığıyla çeşitlendirilmiş bir portföy oluşturmanın, uzun vadede ne kadar iç rahatlatıcı ve kazançlı olabileceğini kendi deneyimlerimle gördüm.
Son yılların trendlerine baktığımızda, teknoloji sayesinde artık çok daha kolay erişilebilir hale gelen bu fonlar, bireysel yatırımcının küresel büyümeden pay almasını sağlıyor.
Üstelik bir uzmana tonla para ödemeden, kendi kontrolünüzde ilerleyebiliyorsunuz. Geleceğin ekonomik dinamiklerinde ayakta kalmak ve hatta bu değişimleri avantaja çevirmek istiyorsanız, yurt dışı düşük maliyetli endeks fonları tam da aradığınız çözüm olabilir.
Piyasa dalgalanmalarına karşı daha dirençli olmanızı sağlayacak, dünyanın dev şirketlerine ortak olma fırsatı sunan bu yöntemle, geleceğinize güvenle bakacaksınız.
Hadi gelin, bu stratejinin detaylarını kesin olarak öğrenelim!
Neden Küresel Piyasalara Yönelmeli?
Global piyasalar, yerel ekonomimizin inişli çıkışlı seyrine karşı bir dengeleyici görevi üstleniyor. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki, sadece iç piyasaya bağlı kalmak, bazen insanın uykularını kaçırabiliyor.
Bir ara, Türkiye’deki ekonomik verilerle ilgili her haberi endişeyle takip ettiğim, paramın her gün eridiğini hissettiğim dönemler oldu. İşte tam da o zamanlar, “Acaba daha geniş bir alana yayılmalı mıyım?” diye düşünmeye başladım.
Küresel pazarlara yatırım yapmak, tıpkı farklı iklimlere sahip coğrafyalarda farklı türde ürünler ekmek gibi. Bir yerde hasat kötü gitse bile, başka bir yerde bereketli bir dönem geçirebilirsiniz.
Bu, hem riskinizi dağıtıyor hem de dünyanın dört bir yanındaki büyüme potansiyelinden faydalanmanızı sağlıyor. Sadece S&P 500’ü veya NASDAQ’ı düşünmeyin, aynı zamanda gelişmekte olan piyasalara, Avrupa’nın güçlü ekonomilerine veya Asya’daki teknoloji devlerine de ortak oluyorsunuz.
Bu geniş perspektif, tek bir ülkenin veya sektörün olumsuz performansından kaynaklanabilecek büyük kayıpları engelliyor. Şahsen ben, bu çeşitliliğin portföyüme getirdiği huzuru ve istikrarı başka hiçbir yerde bulamadım.
Piyasa döngülerine karşı daha dirençli olmak ve uzun vadede istikrarlı getiri elde etmek için bu adım elzem.
1. Küresel Çeşitliliğin Gücü
Yatırımda çeşitlilik, altın kuraldır derler ya, küresel endeks fonları bu kuralı en geniş kapsamda uygulamanın en kolay yolu.
- Risk Dağıtımı: Tek bir ekonominin veya sektörün riskine maruz kalmazsınız. Çeşitlilik, portföyünüzün dalgalanmalara karşı daha dayanıklı olmasını sağlar. Örneğin, 2008 küresel krizi gibi zamanlarda, tek bir ülke piyasasında yoğunlaşmak çok büyük kayıplara yol açarken, küresel çapta dağılmış bir portföy bu şokları daha hafif atlatabilir. Ben de ilk zamanlar sadece yerel hisse senetlerine yatırım yaparken yaşadığım stresin, küresel fonlara geçtikten sonra nasıl azaldığını bizzat deneyimledim.
- Büyüme Potansiyeline Erişim: Dünyanın en büyük şirketlerine, en yenilikçi sektörlerine ve en hızlı büyüyen ekonomilerine tek bir işlemle ulaşma imkanı sunar. Apple, Google, Microsoft gibi devlerin yanı sıra, adını bile duymadığınız ama kendi niş alanlarında lider olan birçok şirkete de ortak olursunuz. Bu sayede, gelecekteki teknolojik gelişmelerden, yeni pazarların büyümesinden ve küresel refah artışından doğrudan pay alırsınız.
Düşük Maliyetli Endeks Fonları Nasıl Çalışır?
Endeks fonları, belirli bir piyasa endeksini (örneğin BIST 100, S&P 500, MSCI World) kopyalayarak o endeksin performansını yansıtmayı hedefler. Geleneksel aktif yönetilen fonların aksine, bir fon yöneticisinin sürekli hisse alıp satması gerekmez.
Bu, fonun işletme maliyetlerini inanılmaz derecede düşürür. Ben ilk duyduğumda “Bu kadar basit mi?” diye şaşırmıştım. Çünkü aktif yönetilen fonların o yüksek yönetim ücretleri, yıllar içinde getirinizin önemli bir kısmını eritiyor.
Düşük maliyetli fonlar sayesinde, paranızın çok daha büyük bir kısmı sizin için çalışmaya devam ediyor. Genellikle Borsa Yatırım Fonları (ETF) şeklinde işlem gören bu fonlar, normal hisse senedi gibi alınıp satılabilir ve anlık fiyat değişimlerini takip edebilirsiniz.
Bu esneklik, özellikle benim gibi piyasayı sürekli takip edemeyen ama yine de kontrolü elinde tutmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Yatırım felsefesi olarak “piyasayı yenmeye çalışmak yerine, piyasayla birlikte yükselmek” prensibine dayanır.
Bu, uzun vadeli ve sabırlı yatırımcılar için ideal bir yaklaşımdır.
1. Maliyet Avantajı ve Bileşik Getiri
Düşük maliyet, basit bir rakamdan çok daha fazlasını ifade ediyor; uzun vadede servet birikiminiz üzerinde devasa bir etkisi var.
- Minimal Yönetim Ücretleri: Aktif yönetilen fonlar genellikle %1.5 ila %2.5 arasında yıllık yönetim ücreti alırken, düşük maliyetli endeks fonlarının yönetim ücretleri %0.03 ila %0.20 gibi çok daha düşük seviyelerdedir. Başlangıçta küçük bir fark gibi görünse de, yıllar içinde bu fark bileşik getirinin etkisiyle büyüyerek servetinizde önemli bir artışa dönüşür. Benim de ilk yıllarda sırf “uzmanlar yönetiyor” diye yüksek ücretli fonlara yönelip nasıl bir hata yaptığımı, basit bir hesaplamayla fark ettiğimde gerçekten şaşırmıştım.
- Pasif Yönetim: Fon yöneticilerinin sürekli alım satım kararları almasına gerek kalmadığı için, fonun işletme maliyetleri düşer. Bu fonlar sadece endeksi takip eder ve çok az işlem hacmi oluşturur. Bu da operasyonel giderleri minimumda tutar.
Doğru Fonu Seçmek ve Aracılık Süreçleri
Yurt dışı düşük maliyetli endeks fonlarına yatırım yapmak için doğru aracıyı ve doğru fonu seçmek, bu yolculuğun en kritik adımlarından biri. Piyasada birçok yabancı yatırım hesabı açma imkanı sunan aracı kurum (broker) mevcut.
Ben de ilk başladığımda “Nereden başlasam?” diye çok düşündüm. Yerel bir bankanın uluslararası piyasalar departmanı mı, yoksa tamamen yabancı bir online broker mı?
Araştırdığımda, özellikle komisyon oranları ve platform kullanım kolaylığı açısından online brokerların çok daha avantajlı olduğunu gördüm. Seçim yaparken, platformun güvenilirliği, işlem ücretleri, para transferi kolaylığı ve müşteri hizmetlerinin kalitesi gibi faktörlere dikkat etmek gerekiyor.
Benim kişisel tecrübelerime göre, kullanıcı dostu arayüzler ve Türkçe destek sunan platformlar başlangıç için daha az stresli oluyor. Fon seçimine gelince; genellikle S&P 500, MSCI World veya FTSE All-World gibi geniş piyasa endekslerini takip eden fonlar iyi bir başlangıç noktasıdır.
Bunlar, dünyanın en büyük şirketlerine ve en gelişmiş ekonomilerine yayılmış risk sunar.
1. Güvenilir Bir Aracı Kurum Bulmak
Yabancı hisse senedi ve fonlara erişim sağlayan bir aracı kurum seçerken dikkat etmeniz gereken bazı temel noktalar var.
- Regülasyon ve Güvenilirlik: Seçtiğiniz aracı kurumun uluslararası saygın finansal otoriteler tarafından düzenlendiğinden emin olun (örneğin SEC, FCA). Bu, paranızın güvende olduğu anlamına gelir. Ben kendi seçimimi yaparken, özellikle yıllardır piyasada olan, köklü kurumlara yöneldim. Çünkü bu tür bir yatırım uzun vadeli bir taahhüt gerektiriyor ve paranın güvenliği her şeyden önemli.
- Komisyon ve Ücretler: İşlem başına komisyon, para yatırma/çekme ücretleri ve hesap işletim ücretleri gibi maliyetleri detaylıca inceleyin. Düşük maliyetli fonların avantajını, yüksek aracı kurum ücretleriyle kaybetmek istemezsiniz.
- Platform Kullanım Kolaylığı: Özellikle yeni başlayanlar için, sezgisel bir arayüze sahip, kolayca işlem yapabileceğiniz bir platform seçmek büyük fark yaratır. Mobil uygulaması olması da günlük takip açısından pratiklik sağlar.
2. Doğru Endeks Fonunu Seçmek
Milyonlarca fon arasından doğru seçimi yapmak başta göz korkutucu gelebilir, ama birkaç temel prensiple işler kolaylaşır.
- Geniş Piyasayı Kapsayan Fonlar: İlk etapta, tek bir ülkeye veya sektöre bağlı kalmayan, S&P 500 (ABD), MSCI World (Gelişmiş ülkeler) veya FTSE All-World (Tüm dünya) gibi geniş çaplı endeksleri takip eden fonlara odaklanın. Bu fonlar size maksimum çeşitliliği sağlar.
- Düşük Yönetim Ücreti (TER): “Toplam Gider Oranı” anlamına gelen TER, bir fonun yıllık yönetim ücretini gösterir. Ne kadar düşük olursa, uzun vadede cebinizde o kadar çok para kalır. Genellikle %0.20’nin altında olan fonlar tercih edilir.
- Fon Büyüklüğü ve Likidite: Büyük fonlar genellikle daha köklü ve daha likittir, yani alım satımı daha kolaydır. Bu, gelecekte fonu satmak istediğinizde sorun yaşamamanızı sağlar.
Psikolojik Direnci Aşmak ve Uzun Vadeli Bakış Açısı
Yatırım dünyası, sadece sayılar ve grafiklerden ibaret değil; aynı zamanda güçlü bir psikolojik direnç ve sabır gerektiriyor. Piyasalar bazen panik dolu dalgalanmalar yaşar.
Benim de “Acaba yanlış mı yaptım?” diye kendime sorduğum, hatta uykusuz geceler geçirdiğim zamanlar oldu. Özellikle 2020’deki pandemi başındaki ani düşüşler, insanı test eden anlardı.
Ama işte tam da o anlarda, uzun vadeli hedefinize ve yatırım felsefenize sadık kalmak, paniğe kapılmamak hayati önem taşıyor. Düşüşler aslında ucuzdan alma fırsatları sunarken, yükselişler de sizi rehavete sürükleyebilir.
Duygusal kararlar yerine, rasyonel ve planlı hareket etmek, bu yolculukta en büyük yardımcınız olacaktır. Unutmayın, servet birikimi bir maraton, kısa mesafe koşusu değil.
Düzenli ve disiplinli yatırımlar, zamanla bileşik getirinin sihirli etkisiyle kartopu gibi büyür.
1. Piyasa Dalgalanmalarına Karşı Duygusal Kontrol
Piyasalardaki iniş çıkışlar, özellikle yeni yatırımcılar için korkutucu olabilir. Ancak bu dalgalanmalar, aslında yatırım sürecinin doğal bir parçasıdır.
- Panik Satışlardan Kaçınma: Piyasa düştüğünde, çoğu insan korkup elindeki varlıkları zararına satma eğilimine girer. Bu, yatırımcıların yaptığı en büyük hatalardan biridir. Benim de yaşadığım en zorlu anlardan biri, paramın %20-30 düştüğünü gördüğüm bir dönemdi. O an içimden “Hepsini satayım da daha fazla kaybetmeyeyim” düşüncesi geçti. Ama kendime, “Bu bir maraton, kısa vadeli düşüşler geçicidir” diyerek telkin ettim ve satmadım. Sonunda piyasa toparladı ve kayıplarımı geri aldığım gibi, daha da kâr ettim.
- Ortalama Maliyetlendirme (DCA): Düzenli aralıklarla (aylık, çeyreklik) belirlenen miktarda yatırım yapmak, piyasanın zamanlamasına takılmadan, fiyat dalgalanmalarını lehinize çevirmenize yardımcı olur. Fiyatlar düşükken daha çok, yüksekken daha az fon almış olursunuz.
2. Bileşik Getirinin Gücünü Anlamak
“Faizin faizi” olarak da bilinen bileşik getiri, zamanla servetinizin katlanarak büyümesini sağlayan en güçlü finansal araçtır.
- Zaman Faktörü: Yatırıma ne kadar erken başlarsanız, paranızın büyümesi için o kadar çok zaman tanırsınız. Küçük miktarlarla dahi erken başlamak, ileride büyük farklar yaratabilir.
- Yeniden Yatırım: Elde ettiğiniz getirileri (temettüler, faizler) tekrar yatırıma yönlendirmek, bileşik getirinin tam potansiyelini kullanmanın anahtarıdır. Bu, kar topunun yuvarlandıkça büyümesi gibidir; her yeni dönüşte daha fazla kar biriktirir ve daha da büyür.
Portföyünüzü Oluşturma ve Düzenli Takip
Global düşük maliyetli endeks fonları ile bir portföy oluşturmak, karmaşık olmak zorunda değil. Aslında tam tersine, basit tutmak en iyisidir. Benim ilk yaptığım hatanın, “Daha çok çeşitlilik, daha iyi” diyerek çok fazla farklı fona dağılmak olduğunu söyleyebilirim.
Sonra fark ettim ki, bu sadece portföyümü daha karmaşık hale getiriyor ve takibini zorlaştırıyordu. Bir veya iki geniş piyasa endeksi fonu, çoğu yatırımcı için fazlasıyla yeterli olacaktır.
Örneğin, dünyanın gelişmiş ekonomilerine yatırım yapan bir MSCI World ETF’i ile gelişmekte olan piyasaları kapsayan bir Emerging Markets ETF’i birleşimi, size küresel çeşitliliği büyük ölçüde sağlayacaktır.
Önemli olan, belirlediğiniz risk toleransına ve uzun vadeli hedeflerinize uygun bir dağılım oluşturmaktır. Ayrıca, portföyünüzü yılda bir veya iki kez gözden geçirmek ve ilk belirlediğiniz oranlara geri döndürmek (yeniden dengeleme), disiplinli bir yatırım sürecinin önemli bir parçasıdır.
1. Basit ve Etkili Portföy Oluşumu
Aşağıdaki tablo, sıkça kullanılan bazı küresel endeks fonu türlerini ve karakteristiklerini özetlemektedir:
Fon Türü | Kapsadığı Bölge/Endeks | Temel Odak Noktası | Risk Düzeyi (Genel) | Potansiyel Getiri (Genel) |
---|---|---|---|---|
S&P 500 ETF | ABD’nin en büyük 500 şirketi | Büyüme odaklı, teknoloji ağırlıklı | Orta | Yüksek |
MSCI World ETF | 23 Gelişmiş Ülke | Küresel çeşitlilik, büyük ve orta ölçekli şirketler | Orta | Orta-Yüksek |
FTSE All-World ETF | Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler | En geniş küresel çeşitlilik | Orta | Orta |
NASDAQ 100 ETF | ABD’nin en büyük 100 teknoloji/büyüme şirketi | Yüksek büyüme, teknoloji yoğun | Yüksek | Çok Yüksek |
- Risk Toleransınıza Göre Dağılım: Genç ve uzun vadeli yatırımcılar daha fazla hisse senedi ağırlıklı bir portföy tercih edebilirken, emekliliğe yakın olanlar daha muhafazakar bir yaklaşım sergileyerek tahvil gibi daha güvenli varlıklara yer verebilir. Kendi risk iştahınızı samimiyetle değerlendirin. Benim de ilk başta “maksimum getiri” peşinde koşarken, piyasa düştüğünde yaşadığım stresi gördükten sonra daha dengeli bir portföy dağılımına yöneldiğimi hatırlıyorum.
- Yeniden Dengeleme: Portföyünüzdeki varlıkların oranları zamanla değişebilir. Örneğin, hisse senetleri çok fazla değer kazanırsa, ilk belirlediğinizden daha yüksek bir orana ulaşabilir. Yılda bir kez, fazla büyüyen varlıkları satıp, geride kalanları alarak oranları orijinaline döndürmek, riskinizi kontrol altında tutmanızı sağlar. Bu basit bir adım gibi görünse de, disiplini korumanın anahtarıdır.
Geleceğe Güvenle Bakmak
Yurt dışı düşük maliyetli endeks fonlarına yatırım yapmak, sadece finansal bir karar değil, aynı zamanda geleceğinize yapılan akıllıca bir yatırım. Kendi finansal yolculuğumda karşılaştığım zorlukları ve bu stratejinin bana nasıl bir huzur ve güven verdiğini düşündüğümde, bu bilginin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Enflasyonun cebimizdeki paranın değerini erittiği, faizlerin çoğu zaman yeterli gelmediği bir ortamda, küresel piyasalardan pay almak, paramızın değerini korumanın ve hatta artırmanın en erişilebilir yollarından biri haline geldi.
Bu, sizi bir gecede zengin etmeyecek bir “sihirli değnek” değil, ama uzun vadede sabırla ve düzenli adımlarla inşa edilen bir servet hikayesinin sağlam temellerini atacaktır.
Unutmayın, önemli olan, ne kadar para biriktirdiğiniz değil, o parayı sizin için ne kadar akıllıca çalıştırdığınızdır. Bu fonlar sayesinde, dünyanın ekonomik büyümesinin bir parçası olacak, geleceğinize daha sağlam adımlarla ilerleyeceksiniz.
1. Disiplin ve Sabrın Önemi
Başarıya giden yolda, finansal piyasaların iniş çıkışlarına karşı gösterilen disiplin ve sabır, teknik bilgilerden çok daha değerli olabilir.
- Duygusal Kararlardan Kaçınma: Piyasa haberleri, sosyal medya ve kulaktan dolma bilgilerle anlık kararlar almaktan kaçının. Benim de bir dönem sırf bir “uzman” öyle dedi diye portföyümü değiştirmeye çalıştığım, ama sonradan pişman olduğum anlar oldu. Kendi araştırmanıza ve uzun vadeli planınıza sadık kalın.
- Düzenli Yatırım Alışkanlığı: Her ay belirli bir miktar parayı düzenli olarak yatırıma ayırmak, piyasanın dalgalanmalarına rağmen ortalama maliyetinizi düşürerek ve bileşik getirinin potansiyelini maksimuma çıkararak en iyi sonuçları elde etmenizi sağlar. Bu, tıpkı düzenli spor yapmak gibidir; kısa vadede büyük farklar görmeseniz de, uzun vadede sağlığınızda ve zindeliğinizde devrim yaratır.
2. Finansal Özgürlüğe Doğru Adımlar
Yatırım, sadece para kazanmaktan ibaret değildir; aynı zamanda finansal güvenliğinizi inşa etmek ve gelecekte daha fazla seçeneğe sahip olmak demektir.
- Güvenli Bir Emeklilik: Erken yaşta başlanan düzenli yatırımlar, emeklilik döneminiz için sağlam bir temel oluşturur ve gelecekteki yaşam standardınızı güvence altına almanıza yardımcı olur. Hayallerinizdeki emeklilik hayatına ulaşmak, disiplinli yatırımlarla mümkün olabilir.
- Hayat Amaçlarına Ulaşma: Ev almak, çocuklarınızın eğitimi, bir dünya seyahati veya kendi işinizi kurmak gibi büyük hayalleriniz varsa, yatırım bu hayallere ulaşmanız için gerekli sermayeyi biriktirmenin en etkili yoludur. Ben de kendi hayallerime ulaşmak için bu yolu seçtim ve ne kadar doğru bir karar verdiğimi her geçen gün daha iyi anlıyorum.
Sonuç
Küresel düşük maliyetli endeks fonlarına yaptığınız yatırım, sadece bugünün finansal kararı değil, aynı zamanda yarının daha huzurlu ve güvenli bir finansal geleceğinin anahtarıdır.
Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, doğru stratejiyle sabırla ilerlemek, paramızın enflasyon karşısında erimesini engellerken, küresel büyümeden pay almamızı sağlıyor.
Bu yolculukta disiplinli olmak ve piyasa dalgalanmalarına karşı soğukkanlılığımızı korumak, hedeflerimize ulaşmamızdaki en büyük yardımcı olacaktır. Unutmayın, geleceğinizi şekillendiren adımlar küçük gibi görünse de, bileşik getirinin gücüyle zamanla devleşirler.
Bilmeniz Gereken Faydalı Bilgiler
1. Vergilendirme: Yurt dışı yatırımlarınızdan elde ettiğiniz gelirlerin (temettü, sermaye kazancı) ülkenizdeki vergi mevzuatına tabi olduğunu unutmayın. Vergi danışmanlığı almak faydalı olacaktır.
2. Uzun Vadeli Bakış Açısı: Endeks fonları kısa vadeli spekülasyon araçları değildir. En az 5-10 yıllık, hatta daha uzun bir yatırım ufkuyla yaklaşmak, potansiyel getiriyi maksimize eder.
3. Duygusal Kontrol: Piyasa düzeltmeleri veya düşüşler sırasında panik yapmaktan kaçının. Bu dönemler genellikle ek yatırım yapmak için fırsat sunar.
4. Yatırım Hesabının Güvenliği: Aracı kurumunuzun uluslararası regülasyonlara uygunluğunu ve yatırımcı koruma sigortası olup olmadığını mutlaka teyit edin.
5. Otomatikleştirme: Düzenli yatırım alışkanlığı kazanmak için bankanız veya aracı kurumunuz aracılığıyla otomatik yatırım talimatları oluşturmayı düşünebilirsiniz. Bu, disiplini sürdürmenin en kolay yollarından biridir.
Önemli Noktaların Özeti
Küresel düşük maliyetli endeks fonları, riskinizi dağıtırken küresel büyüme potansiyeline erişmenizi sağlayan etkili bir yatırım aracıdır. Düşük yönetim ücretleri sayesinde bileşik getirinin gücünden maksimum düzeyde faydalanırsınız.
Güvenilir bir aracı kurum seçmek, geniş piyasa endekslerini takip eden fonlara yönelmek ve portföyünüzü basitleştirmek önemlidir. Piyasa dalgalanmalarına karşı psikolojik direnç göstermek ve uzun vadeli disiplinli bir yaklaşım benimsemek, finansal hedeflerinize ulaşmanız için kritik adımlardır.
Erken başlamak ve düzenli yatırım yapmak, geleceğinize güvenle bakmanızı sağlayacaktır.
Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖
S: Türkiye’deki yüksek enflasyon ve dalgalı piyasa koşulları varken, neden özellikle global endeks fonlarına yönelmeliyiz? Yerel piyasalar geleceğimiz için yeterli değil mi?
C: Benim de bu soruyla çok boğuştuğumu hatırlıyorum, hatta başta yerelde kalmak daha güvenli gibi geliyordu. Ama gelin görün ki, bizim piyasalarda yaşanan o ani iniş çıkışlar, hele bir de kurdaki dalgalanmalar ve sürekli yükselen enflasyon varken, elimizdeki paranın eridiğini hissetmek çok yıpratıcı oluyor.
Yurt dışına açılmak, sadece Türkiye’nin büyümesine değil, dünyanın dev ekonomilerinin ve en büyük şirketlerinin büyümesine ortak olmak demek. Yani, elinizdeki bir sepet yumurtayı tek bir pazara koymak yerine, o yumurtaları tüm dünyaya yaymak gibi.
Bu, herhangi bir ülkenin veya sektörün düşüşünden çok daha az etkilenmenizi sağlıyor. Kendi deneyimlerimle gördüm ki, evet, yerel piyasalar fırsatlar sunabilir ama global çeşitlendirme, özellikle belirsiz dönemlerde, insana çok daha büyük bir iç rahatlığı ve uzun vadede sağlam bir kazanç potansiyeli sunuyor.
S: Peki bu ‘düşük maliyetli’ global endeks fonlarına Türkiye’den bir bireysel yatırımcı olarak erişmek gerçekten ne kadar kolay? Bir sürü komisyon ödemeden halledebiliyor muyuz?
C: Haklısınız, ilk duyduğumda ben de ‘Acaba çok mu karmaşık, bir sürü evrak işi çıkar mı?’ diye düşündüm. Ama teknoloji gerçekten de oyunun kurallarını değiştirdi.
Eskiden yurt dışı yatırımı sanki sadece çok zenginlerin ya da kurumsal firmaların işiydi, şimdi ise oturduğumuz yerden, internet üzerinden açtığımız bir hesapla halledebiliyoruz.
Güvenilir, küresel çapta regüle edilmiş yurt dışı aracı kurumlar var. Onların platformları üzerinden kolayca hesap açıp, para transferi yapabiliyorsunuz.
Hatta bazı aracı kurumlar Lira ile bile işlem yapmaya imkan tanıyor, bu da dövizle uğraşma derdini ortadan kaldırıyor. “Düşük maliyetli” kısmı ise adından da anlaşılacağı gibi gerçek.
Yönetim ücretleri aktif yönetilen fonlara göre çok daha az, hatta bazıları yok denecek kadar. Komisyonlar da rekabetten dolayı son yıllarda epey düştü.
Yani evet, kendi kontrolünüzde ve gerçekten de nispeten düşük maliyetlerle bu işe girişmek artık hayal değil, benim gibi birçok insan için gerçek oldu.
S: Global piyasalar da sürekli dalgalanıyor, hatta zaman zaman büyük düşüşler yaşanabiliyor. Bu fonlar gerçekten iddia edildiği kadar ‘piyasa dalgalanmalarına karşı dirençli’ mi?
C: Elbette, hiçbir yatırımda ‘sıfır risk’ diye bir şey yok. Piyasa hareketleri her zaman var olacak. Ama buradaki ‘dirençlilik’ aslında bir hisseye ya da birkaç şirkete değil, binlerce şirkete aynı anda yatırım yapmanın getirdiği bir güç.
Diyelim ki S&P 500 gibi büyük bir endeks fonuna yatırım yaptınız; bu, Amerika’nın en büyük 500 şirketine ortak olmak demek. Yani tek bir şirketin kötü gitmesi ya da bir sektörün sıkıntıya girmesi, sizin toplam portföyünüzü tamamen çökertmiyor.
Bir sektör düşerken, başka bir sektör yükselerek dengeleyebiliyor. Ben de 2020’deki o ani pandemi düşüşünde bir an içim cız etti, “Eyvah, param gidiyor mu?” diye düşündüm.
Ama tecrübeyle gördüm ki, özellikle geniş endeksler, tarihte her zaman kendini toparlamış ve uzun vadede hep yukarı yönlü bir grafik çizmiştir. Bu yatırımlar sprint koşusu değil, bir maraton.
Kısa vadeli dalgalanmalar birer tümsek gibi kalıyor, asıl önemli olan uzun vadede küresel büyümeden düzenli pay almak. Bu sayede geleceğinize daha güvenle bakabiliyorsunuz.
📚 Referanslar
Wikipedia Encyclopedia
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과